“ÇANAKKALE ZAFERİ” NE ZAMAN KUTLANMALI?
Milletimizin hâfızasında silinmez izler bırakan Çanakkale Zaferi'nin 100. yılındayız.
millivicdan.org - 102. yılındayız. Savaş sırasında Çanakkale cephesinden sorumlu olan 5. Ordu'nun kumandanı Liman von Sanders, 1919 yılında yayınlanan hatıralarında, Dünya harbinde bir ordunun hem düşman filosu ve hem de kara ordusu ile aynı anda savaştığı biricik harp sahnesinin Çanakkale kara muharebeleri olduğunu belirtiyor.
“Harp gemilerinin kendi kara birliklerini himayesi, son derece etkiliydi. Karada hiç bir ağır topçu, harp gemilerinde olduğu gibi kolaylıkla yer değiştirerek cepheden, yandan ve hatta geriden ateş edemezdi. Ayrıca harp gemileri, uçak veya balonlarla gözetleme yapıp, kendilerinin mukabele görmeyecekleri güven verici bir uzaklıktan atışlarını istedikleri hedeflere ulaştırıyorlardı. Bugünlerde 5. orduda ise ne uçak, ne de balon vardı” diyor.
Çanakkale muharebelerinin iki safhası var: Birincisi deniz savaşı, ikincisi hayli uzun süren kara savaşları.
Dünyanın en güçlü donanmaları 1914 Ağustosu'nda Çanakkale Boğazı önünde yığınak yapmaya başlamışlardı. Başlangıçta bunun abluka amaçlı bir yığınak olduğu düşünülebilirdi. Ekim başında, İngiliz gemilerinden sonra Fransız gemileri de Çanakkale Boğazı önünde görülmeye başlandı. Türkiye o sıralar savaşın dışındaydı ve “silahlı tarafsızlık” siyaseti takib ediyordu. Tabiî kasım başında savaşın tarafı olmuştuk. Düşman donanmasının Çanakkale önündeki ağır yığınağı da işin abluka ötesine geçeceğini açıkca gösteriyordu.
Bunun ne anlama geldiği, şöyle ifade ediliyor: “Boğazın savaş yapılan yerlerinde her bir geminin hissesine bir-bir buçuk kilometrelik bir atış alanı düşerdi. Bu hesaba ve zamanın topçuluğunun gelişmişliğine bakılacak olursa Boğaz barınılması mümkün olmayan bir isabet tarlası demekti.” (Emin Ali, Yeni Mecmua, 1918)
Bu kadar deniz gücünü buraya toplamakla hedeflenen Çanakkale Boğazı'nı bir hamlede geçmek ve İstanbul'a ulaşmaktı. Osmanlı başkenti düşürülecek, Karadeniz'de Rusya ile irtibat sağlanacak ve böylece büyük harbin kaderi kısa yoldan belirlenecekti.
3 Kasım 1914'te ilk bombardıman yapılmış, 1915'in 19 ve 25 Şubatı'nda da bombardımanlarla müstahkem mevkilerimiz çökertilmek istenmişti. Fakat asıl saldırı 18 Mart 1915 sabahı icra edildi. İngiliz donanmasının büyük savaş gemileri Agamemnun, Lord Nelson, Queen Elisabeth, İnflexible, Pens George zırhlıları, gerilerinde 5 torpido ile Boğaz'dan içeri girmeye başlar. Daha sonra Fransız savaş gemileri devreye girer: Soufren, Bouvet, Gaulois, Charlmange. Üçüncü bir gemi grubu da hazırlık pozisyonuna geçmiştir.
Dünyanın en büyük armadalarının akıbetini uzun uzun anlatmaya gerek yok! Güneş batarken, emperyalistlerin emelleri de Boğaz'ın serin sularına gömülmüştür. İngilizlerin 5 büyük gemisi, 8 denizaltı gemisi savaş dışı kalmış, Fransızlar meşhur Bouvvet zırhlısı ile 3 denizaltı gemisi kaybetmişti. Çanakkale'nin geçilemeyeceği o gün tarihe silinmeyecek şekilde yazılmıştı.
Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevkii Komutanı Albay Cevat (Çobanlı) Bey 18 Mart Çanakkale Deniz Savaşı'ndaki başarılarından dolayı “18 Mart Kahramanı” ünvanını aldı ve ertesi gün paşa rütbesine yükseltildi.
Çanakkale deniz zaferini 1916'dan beri 18 martta kutluyoruz. Bu sene bu kutlamalar yanında 25 Nisan'da da kutlamalar yapılacağı açıklandı. 25 Nisan, İngiliz birliklerinin kara çıkarmasının yıldönümüdür. İngilizlerin Avusturalya ve Yeni Zelanda'dan getirdikleri sömürge askerleri ağırlıklı olarak çıkarmaya katıldığı için bu gün ”Anzak günü” olarak bilinir. Bu gün Anzaklar ”Şafak Ayini” yaparlar.
Çanakkale'yi Anzakların ısrarlı tavrı olmasa unuturmuyduk? Bu ihtimali gözardı etmemek lâzım. Onlar sebatla 25 nisanı hatırladılar, şafak ayinlerini ısrarla sürdürdüler ve kendi mezarlıklarını 1930'l yıllarda yaptılar. Türkiye çok sonra konuyla ilgilendi ve şehitlikler 1990'larda gözden geçirildi, nihayet birkaç sene önce daha ciddi düzenlemeler yapıldı.
25 Nisan törenleri Çanakkale savaşlarının sadece deniz zaferi olarak kutlanmaması gerektiğini bize hatırlatıyor. Öyleyse ne zaman kutlanmalı?